Çıldırlı Âşık Şenlik...

 

19.yüzyilın sonlarında ve 20. yüzyil hemen başlarında yaşayan- yetişen; Erzurumlu Sümmânî ile de çağdaş olan halk şiirinin büyük üstâdlarından birisi de, Oğuzların öz boylarından "Karapapak Türkleri"den "Çıldırlı Âşık Şenlik"tir. Yaşadığı bölge olan Kuzey Doğu Anadolu dışında; âşıklar diyârı "Gürcistan Terekemeleri" arasında ve Azerbaycan'da da yoğun ilgi ve geniş tesirler uyandıran ve Erzurumlu Sümmanì ile de günümüze kadar uzanan adetâ bir halk şiiri ve âşıklık ekolu oluşturan bu değerli ve büyük Âşık'ın, toplanabilmiş çok sayıda şiir ve özgün halk hikâyeleri var. "Ehl-i islâm olan işitsin bilsin / Can sağ iken yurt vermeniz düşmana / İster Uruset'in nesi var gelsin / Can sağ iken yurt vermeniz düşmana" mısralarının yer aldığı "93 Koçaklaması" ve Erzurumlu Sümmanî ile günler süren atışma örnekleri doyumsuzdur.

 

"93 Osmanlı- Rus Savaşı" ile Çıldır yöresi de Kars ile birlikte Ruslara terkedilir. "Şenlik"köylerde-toylarda - sünnetlerde bu işgâl ve esâreti yeren ve yörede yaşayan Terekemelerce ve mahallen "Neçerlik" olarak adlandırılan "Çarlık Rusyası" aleyhinde şiir ve deyişlerini çekinmeden ve korkusuzca dile getirir. Bir ihbâr sonucu Çıldır garnizonundaki "Rus Gamandarı"nın (komutan) karşısına çıkarılır ve yapılan ihbârın doğruluğu hususunda sorguya çekilir. Kendisinden "Osmanlı"ve "Çârlık"tan hangisinden ve kimden yana ve hangi yönetimi tercih edildiği sorulur. Bu koçak Âşık'ın, komutanın yüzüne karşı ve gözlerine içine baka baka, elindeki sazıyla ve o nâif "Karapapak-Terekeme" şivesiyle, korkusuzca okuduğu, işte o meşhur şiir ve deyişi...

 

Hulûsi gelbinen bilsen fik (h)rimi

Men Allâh'tan Al-Osman'ı isterem

Merhâmet sahibi râhmâni gani

Nesli mürsel hökmü hanı isterem

Süleymân mülkünde ber-garar duran

Muhammed vekil makâmı nurân

Hıfzının ezberi âyet-i Kur'an

Selâvatı ol Süphân'ı isterem

Sultân Hâmid Şâh'ım şâhlar serveri

Dilinde selâvat zikri ezberi

Gaf'tan Gaf'a zir-i zeminden beri

Hükmetmeye bize men onu isterem

Emr-i Hak yedinden çekilmiş kalem

Varmış bir ettiğim yetişti belâm

Hükmünde saltânat mülkünde âlem

Divânında şevket Şânı isterem

Gam gündü Senlik'in gönlünün şâdı

Çıhmiyor gönlümden Al-Osman adı

Gedifti dünyânın lezzeti tadı

Mahşer günü bir mekânı isterem.

Bu yiğitçe tok sözlerinin bitiminde ise; korkusuzluğunu şu dörtlükle sonlandırır.

Pâyidâr olmaz zâlim

Yığide neyler ölüm

İşte boynum sal gılıç

Doğruyu söyler dilim.

 

Rus Gamandar, böylesi koçak ve mert bir âşıka teşekkür ederek, onu yolcu eder. "Düşmanın merdi, nâmert dosttan yahşıdır" derler yâ! İşte o tarzda alkışlanacak asil bir muamele...

 

Ne yazık ki, bu büyük âşık trâjik bir ölümle hayâta vedâ eder. O vakitler bir Türk şehri "Revan"da (Erivan), katıldığı toylarda ve âşık atışmalarında, tüm rakiplerini sazı ve usta sözleriyle bağlar. Kıskançlık nedeniyle, kendisine verilen "vadeli ağu" yani belli bir sürenin ardından tesirleri görülen öldürücu zehir sonucu, Çıldır'a dönerken Arpaçay yakınlarında hayâta vedâ eder ve doğup- büyüdüğu Çıldır "Suhara", yeni ismiyle ve adını taşıyan "Âşık Şenlik" köyüne defnedilir.

 

Bir kaç kez ziyaret ettiğim kabrindeki mezar taşında, dünyânın geçiciliğine ve ölüm gerçeğine işâret eden, nâsihât yüklü şu şiiri yer alır: "İster ihtiyar ol, ister nev-civân / Bu dünyâda bakî kalan öğünsün / Merahsız, fikirsiz, gamsız her zaman / Başatan şâd oluf gülen öğünsün / Müddetki Hazret-i Âdem'den beri / Ohunmaz defteri bilinmez sırrı /Bu dünyâdan getti neçe min biri /Ahiretten bu dünyâya gelen öğünsün / Şenlik der; bu dünyâ fânidir fâni /İskender -Ürüstem -Süleymân hani / Ecel pazarından gurtarıf canı / Azrail'den möhlet alan öğünsün"

 

Bu büyük ve yiğit insanın; rûhu şâd ve mekânı cennet olsun.