• ŞEpnolat üst

Gönül ehli bir din adamı; Alvarlı Efe...

  • Büyükşehir-1

Erzurum'un mânevî- kültürel ikliminde yetişen, en önemli şahsiyetlerin başında; Erzurum'un has fâdesi ve tabiriyle, Alvarlı Muhammed Lütfü Efe gelir. Yaşadığı sürece; siyaset dışı ve üstü bir çizgide yürüyen, gururları okşayan değil, gönülleri inşa eden, şan -şöhret ve mal-mülk peşinden koşmayan, sofrasını paylaşan; "Felekte hâsılı insan isen, bir canı incitme / Günahkâr olma Fahr-ı âlem-i zişânı incitme" gibi, muhteşem şah beyit ve beyitleriyle, insanı ve insan sevgisini merkeze alan, hem büyük bir din alimi, hem ehl-i dil gerçek bir büyük mutasavvuf ve hem de eskilerin hoş osmanlıca deyimiyle , "elsine-i selâse" yani üç dilde, Türkçe-Arapça ve Farsça şiirler yazabilen, 726 şiirin yer aldığı "Divânçe" sâhibi, nâdir bir büyük edip ve şairdir.

 

Mahallî "gazelhanlar" tarafından "daire" denilen def eşliğinde, dinî ve kültürel-folklorik eserler olarak icrâ edilen ve TRT repertuarında da, tasavvuf mûsikisî ve türkü formunda ve tarzında bestelenerek okunan, ilâhî ve gazelleri doyumsuzdur.

 

Erzurum ve çevresinde, Alvarlı Efe'den daha fazla sevilen ve hürmet edilen bir ikinci şahsiyet yok gibi... Çünkü O, günümüzde; inançları ve değerleri yozlaştıran, toplumu ayrıştıran-farklılaştıran; özünden saparak, siyaseti ve çıkarı esas alan, hattâ devlete baş kaldırabilen; çoğu sözde tarikat ve cemaat yapılanmalarının ve sâkil anlayışlarının çok uzağında; çok farklı bir yolda ve çok farklı bir çizgide yürümüş; hayâtı ahlâk ve edepten ibaret görmüş bir mürşid-i kâmil...

 

Ve bu nitelikli saygın vasıfları nedeniyle de, her kesim renk ve meşrepten; birbirinden çok farklı farklı insanların, sevgi ve saygısını kazanmıştır.

 

"Divânçe"si, hayâtı, özlü söz ve hâtıralarıyla; çevresini ve toplumu hâlâ irşâd etmeğe devam etmektedir.

 

Erzurum'un ve ülkemizin, günümüzde ziyâdesiyle aranan, bu örnek ve saygın değerine rahmet diliyorum.

 

Alvarlı Efe'den, nefis bir ilâhî

 

GİTTİ

 

Sefinem gark oldu dert deryâsına

Sahrâ-yı sînemi sel aldı gitti

Hasret-keş olmuştur dil Leylâsı'na

Bülbül-teg zârımı gül aldı gitti

 

Kûy-ı cânânıma varayım derdim

Bir zaman zevk safâ süreyim derdim

Didâr-i dildârı göreyim derdim

Nevbetim elimden el aldı giiti

 

Sahrâ-yı sîneme dağlar çekilmiş

Dal olmuş kametim kaddim bükülmüş

Yâr yolunda nice ömrüm sökülmüş

Gönlümün zülfünden tel aldı gitti

 

Bu dert derûnumu her-dem yâreler

Râkip gaddar ciğerlerim pâreler

Ne felektir benim bahtım kâreler

Bâğ u bostânımı sel aldı gitti

 

Lütfi'yâ ağlama Hüdâ Kerim'dir

Dertlinin derdine Allâh Âlîm'dir

Sende dert var ise Mevlâ Hâkîm'dir

Sabr-ı bî-pâyânım yel aldı gitti