• ŞEpnolat üst

Erzurum'un Kurtuluşu'nun ve İstiklâl Marşı'nın kabul edilişinin yıl dönümleri...

  • Büyükşehir-1

Nâzım'ın; "Erzurum'un kışı zorludur balâm / tandırında tezek yakar Erzurum / buz tutar yiğitlerinin bıyığı / ve geceleyin karlı ovada / kaskatı katılaşmış donmuş görürsün karanlığı / Erzurum'da on dört gün sürdü kongre / orda mazlum milletlerden bahsedildi / bütün mazlûm milletlerden / ve emperyalizme karşı dövüşlerinden onların / orda bir Şurâ-yi milli'den bahsedildi / İrade-yi Miliye'ye müstenit bir Şurâ-yı Milli'den / aksâm-ı vatan bir küldür denildi / kabul olunmaz denildi / manda ve himâye" mısralarında ifâde edilen ve yer alan; Millî Mücâdele'ye giden yolda; Erzurum'a ilişkin bir tarihì hakikatin tespiti yapılır.

 

Nazım, hiç görmediği ve "Türkülerinden tanırım dediği" Erzurum'u ve Erzurum insanını şiirsel ve nefis bir anlâtımla, tahlil ve tasvir ederken; şiirin ve muhtevasının yarattığı, düşünce ve yoğun duygu seliyle; yaşanılan bu çifte bayram gününde, Erzurum'un ve yiğit Erzurumlu dadaşların, kurtuluş ve zâfer gününü kutlarken ve aynı zamanda İstiklâl Marşı'mızın, millî marş olarak kabul edilişinin yil dönümlerinin, idrak ve mutluluğunu yaşıyoruz..

 

Her iki tarihî gün, doğurduğu sonuçlar itibariyle, son yüz yıldaki millî varlığımızı ve yürüyüşümüzü, hayati derecede etkileyen iki önemli övüncün ve tarihî gelişmenin yaşanıldığı tarihler...Erzurum,12 Mart 1918'de kurtuluşunun ve düşmandan arındırılmasının ardından, vatanın kurtuluşuna giden yolun ve kurtluş meş'alesinin yakıldığı ilk kilometre taşı olan şehir... Anadolu'nun ikinci kez vatan oluşunun, zemin ve mekânın oluşturulduğu kutlu bir şehir... Anadolu'da ilk Türk beyliğini diğer bir ifâdeyle Anadolu'da ilk Türk devlet kuran ilk başkent olmuş şehir...Milî Mücâdeleyi başlatan ve kongreye ev sahipliği yaparak, Atatürk'e fahri hemşehrilik pâyesi vererek onu bağrına basan şehir.. Hâsılı büyük zâfere giden yolu açan ve cumhuriyeti kuran şehir...

 

Tarihçi ve edebiyatçı İsmail Habib Sevük'ün, "Vatana olan borcun, hiç bir vakit sonu olmaz; fakat borcundan ziyâde, Erzurum vatandan alacaklıdır." dediği vatandan alacaklı şehir... Yine büyük edebiyat ve kültür değerlerimizden Mehmet Kaplan'ın; "İstanbul'da ahaliyi, Erzurumda ise, milleti gördüm." dediği, tarihsel ve kültürel derinliği bulunan ve irfân sâhibi insanların meskûn olduğu bir şehri...Ahmet Hamdi Tanpınar'ın "Erzurum Türk tarihine, Türk coğrafyasına, 1945 metreden bakarken, kalesine çıktığımda vatana çatısından bakar gibiydim. Malazgirt zaferinin açtığı gedikten, yeni vatana giren atalarımızın, ilk fethettikleri büyük merkezî şehirlerden birisidir" dediği kadim Türk şehri...Tanpınar devamla;

 

"Tarihimizin ikinci dönümün yerinde, Millî Mücâdelenin ilk temeli, gene Erzurum'dan atılır. Her şeye rağmen hür, müstakil yaşamak iradesi, ilkin bu kartal yuvasında kanatlanır. Atatürk, Erzurum'dan işe başlar. Tıpki ilk fatihler gibi, oradan Anadolu'nun içine doğru yürür. Ordan başlayarak yurdumuzu, milletimizin tarihî hakları adına yeniden fethederiz." dediği, kuruluşta ve kurtuluşta tarihî misyonu var olan ve bu misyonu her dönem ve vakitte, icra ederek yüklenen şehir..

 

Erzurum'un kurtuluşunun gerçeklestiği aynı günde yani; 12 Mart 1921 Cumartesi günü saat 17.45' te İstiklâl Marşı "Millî Marş" olarak kabul edilir. 10 kıt'a, 41 mısradan oluşan 263 kelimeyle örülen ve nakışlanan, edebiyatımızın abidevî ve müstesnâ bir şiiridir. Gerek şekil ve gerekse muhtevasındaki san'atsal incelik ve özellikleriyle, edebiyatımızın bütün şiirsel özelliklerini, özünde barındıran farklı bir edebî metin...

 

Edebî san'atların, dinî ve millî motiflerin kullanıldığı, edebî seslendirilmelerin yapıldığı, millî ve dinî coşkunlukla yazılan zirve bir şiir olup, milletimizin kahramanlık destanıdır. Marş olarak kabul edildiği günden, bugüne kadar tekrarlanarak okunan ve coşkusuna doyum olmayan bir millî şiir...Millî ve üniter devletimizin simgesi olmuş ve adetâ tarihimizin özeti nineteliğindeki bir millı marş... Anayasada değiştirilemeyecek maddeler arasında yer alarak, milletimizin millî misaki olmuş ve benzeri olmayan bir millî marş...Ve Âkif'in "Allah bu millete bir daha İstiklàl Marşı yazmayı nâsip etmesin" niyåzında bulunduğu ve yazılması bir daha mümkün olmayan, bağımsız yaşama ve hür iràdemizin ortaya konulduğu bir millî marş...

 

İstiklál Marş Meclis'te kabul olmuş; Ankara'da kabul edilen "Marş"ın bestelenmesi yarışması açılmıştır. Bestelenecek mısraların tesbiti komisyonu kurulur. Komisyonun tercih etmiş olduğu mısralara itiraz olan Atatürk, ani bir kararla toplantıya katılır. Orada yapmış olduğu konuşma ve değerlrndirme ile bestelenecek mısralarla alakalı tespit ve tahlili, İstiklàl Marşı'na bakış tarzı ve yaklaşımı son derece önemli ve takdire şayândır.

 

Özetle; "Bu marş bizim inkılâbımızı anlatır, inkılâbımızın ruhunu anlatır. Bunu ne unutmak, ne de unutturmamak lâzımdır. İstiklâl davamızı anlatması bakımından büyük bir mânâsı olan mısralar vardır." diyerek, "Benim en beğendiğim, bu milletten asla unutulmamasını istediğim mısralar şunlardır" der ve besteye dahil edilmesini istediği mısraları okur. "Hakkıdır hür yaşamış bayrağımın hürriyet / Hakkıdır Hakk'a tapan milletin istiklâl." Atatürk'ün İstiklâl Marşı'na bakışı ve ortaya koyduğu asil tavrı karşısında, Âkif ve Atatürk ikilemi üzerinden, sanırım lâf uzatmaya ve top çevirmeye artık gerek yok....

 

 

Ufukta zafer görünmezken, "Doğacaktır sana vadettiği günleri Hakk'ın / Kim bilir belki yarın, belki yarından da yakın." diyerek kurtuluşu müjdeleyen Âkif'; ''Hatt-ı müdafaa yoktur, sath-ı müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır. Her karış toprağı vatandaş kanıyla sulanmadıkça terkedilemez." inanç ve iradesiyle, karamsarlığı gideren gelecekten ümitvar bir biçimde, mutlak zaferi telkin eden Atatürk' ve Erzurum'un kurtuluşunu gerçekleştiren Kâzim Karabekir Paşa dahil, vatan fedekârlığında bulunan, tüm kahraman ve şehitlerimizi rahmetle anıyorum. Rûhları şad olsun...