• ŞEpnolat üst

Dünya Kadınlar Günü ve ülkemiz...

  • Büyükşehir-1

Dünya Kadınlar Günü'nde; Arif Nihat Asya'dan, "Anne" ve Nazım'dan "Kadın"şiiri..Kadınlarımız açısından, özlenen ve arzu edilen yerde olmazsak da ve içimiz buruk olsa da, rûhumuzu ışıtan ve duygularımıza seslenen bu iki güzel şiir, kadına ve anneye bakışımıza tercüman olur.

 

ANNE

 

İlk kundağın

Ben oldum, yavrum;

İlk oyuncağın

Ben oldum.

 

Acı nedir

Tatlı nedir… bilmezdin

Dilin damağın

Ben oldum.

Elinin ermediği

Dilinin dönmediği

Çağlarda yavrum

Kolun kanadın

Ben oldum,

Dilin dudağın

Ben oldum.

 

Belki kıskanırlar diye

Gördüklerini

Sakladım gözlerden

Gülücüklerini…

Tülün duvağın

Ben oldum!

 

Artık isterlerse adımı

Söylemesinler bana

‘Onun Annesi’ diyorlar…

Bu yeter sevgilim bu yeter bana!

 

Bir dediğini

İki etmeyeyim diye

Öyle çırpındım ki

Ve seni öyle sevdim sana

O kadar ısındım ki

Usanmadım, yorulmadım, çekinmedim

Gün oldu kırdın…

İncinmedim;

İlk oyuncağın

Ben oldum.. 

Yavrum

Son oyuncağın

Ben oldum…

 

Layık değildim

Layık gördüler

Annen oldum yavrum

Annen oldum!

 

KADIN

 

Kimi der ki, kadın

Uzun kış geceleri yatmak içindir.

Kimi der ki,

Yeşil bir harman yerinde

Dokuz zilli köçek gibi oynatmak

Içindir.

Kimi der ki, ayalimdir

Boynumda taşıdığım vebalimdir,

Kimi der ki hamur yoğuran;

Kimi der ki, çocuk doğuran

Ne o, ne bu, ne döşek, ne köçek

ne ayal, ne vabal

O, benim kollarım, bacaklarım

başımdır.

Yavrum, annem, karım, kızkardeşim

Hayat arkadaşımdır.

Nâzım

 

Ülkemiz özelinde; "Kadınlar Günü" kutlu olsun demekle; nutuk atmakla, inancımızda "Cennet annelerin ayakları altındadır" gibi, kibar bir söylemi dinlendirmekle ve geçiştirmekle, kadınlar günü kutlanmış olmuyor. Ve her türlü ahlâkı değer ve erdemi, sâdece kadına bina etmekle, yüklemekle de iş bitmiyor. Zaten böylesi arızalı bir zihinsel ve sosyolojik yapıyıyla yıllardır sür-git bir anlayışla bir türlü kadın sorunları çözülemiyor-çözülmüyor. Ülkemizde nedense, ahlâk, itaat, özen, terbiye, fuhuş ve cinsellik ve benzerleri gibi hassas kavramlar, hep kadın ve kadın bedeni üzerinden tartışılıyor.

 

Erkeklerin her türlü ahlâki zaafiyetleri, sanki erkek kadına göre daha "lâyüsel" ve daha "imtiyâz" sahibiymiş gibi, hukukî, islâmì-ahlâkî ve insanî olmayan, yadırganacak garip bir zihniyet ve anlayışla sergilenmekte...Bu anlayış ve zihniyetler kültürel kodlarımızda var oldukça ve eksik olan yasal düzenlemeler giderilmedikçe, pratik yansıma ve uygulamaları görülmedikçe, böylesi kutlamalar, sıradan gün olmaktan öteye gitmez. Sorunlar hep devam eder, "berdel" hep sürer, kadına şiddet ve kadın cinâyetleri hep varlığına varlık katar...

 

Nâzım'ın yıllar öncesinde; "Hikâye-i Kadınlarımız" şiirinde, bir vakitler genel anlayışı ve kadına bakışımızı yansıtan ironik, ama yaşanan bir gerçeği şu simgesel sözlerle ifâde eder. "Ve kadınlar/korkunç ve mubarek elleriyle / ince, küçük çeneleri ve kocaman gözleriyle / bizim kadınlarımız / anamız, avradımız, yârimiz / ve sanki hiç yaşamamış gibi ölen / ve soframızdaki yeri, öküzümüzden sonra gelen" dizelerinde yer alan ve herhangi bir değersiz eşya imiş gibi bakılan kadınımıza, hakedilen kadınlık-analık değerinin yeterince verilmediği günlerden, nihâyet cumhuriyetle, yeterli görülmese de bugünlere geldik. Kadınlar, her gün verilen incitici-küçültücü saçma-sapan fetvalarla değil, ancak, erkeklerle eşit görülmesi ve toplumsal hayatta hak etmeleri gereken yerlerde olmalarıyla, soyut söz ve söylemde değil, özde kadın olur; özde anne olur.

 

Geçmişte erkekler geçerken, çömelen ve yüzünü kapatmak zorunda bırakılan kadınlar; "Türk anası olamaz" diyerek ziyâdesiyle üzülen ve Türk anasına bu çirkin muameleyi asla lâyık görmeyen Atatürk'ün, kararlı iradesiyle gelinen süreçte, başta seçme ve seçilme hakkı olmak üzere, siyasal alanda kadının her türlü söz ve iradeye sahibi olması, sosyal ve pratik hayatın her yer ve sahasında, ana olmanın da ötesinde var olmaları, kamuda-özel sektörde, beklenen seviyede olmasa da sevindirici oranda kadın istihdamının sağlanılmış olması, okullaşmada ve okuma-yazma oranında görülen yükseliş karşısında, Türk kadınları, Atatürk ve onun kurduğu cumhuriyet Türkiyesi'ne çok şey borçlu... Eğer bilirsek..

 

Annemin, eşimin ve kızımın şahsında, ülkemiz ve Dünya Kadınlar Günü kutlu olsun...