• ŞEpnolat üst

Büyük şair Seyid Nesimi'den bir şiir ve hikâyesi...

  • Büyükşehir-1

Divân-Halk ve Tasavvuf Edebiyatı'nın en büyük şairlerinden biri de 14. yüzyılda yaşayan Seyit Nesimı'dir. Lirik- coşkun ve pervâsîz tavvufî bir söyleyiş ve üslûba sahip Seyyit Nesimi, "Vahdet-i Vücud" anlayışını sergileyen şiirleri ve Allâh'a seslenişlerinde "Gel gel berü ki, sâvm ü sâlâtın kazâsı var / Sensiz geçen zamân-ı hayâtın kazâsı yok" ve "Ben de sığar iki iki cihân, ben bu cihâna sığmazam/ Cevher ü lâ-mekån benem, kevn û mekâna sığmazam" türü, "Vahdet-i Vücud" anlayışını yansıtan fikir- düşünce ve söyleyişleri, Necip Fazıl'ın ifadesiyle, devrin "ham ve kaba softaları"nca amlaşılamaması nedeniyle; tıpkı, her uzvu ayrı ayri kesilerek şehit edilen Hallac-ı Mansûr benzeri, derisi canlı canlı yüzülerek, Halep'te çarmıha gerilerek öldürülen bir büyük Türk şairidir. Benzeri bir akibete uğrayan bir şair de, boğdurultuktan sonra, cesedi bir torba içinde "Sarayburnu" dan denize atılan ve vücudu balıklara yem olan, Erzurumlu "Şair Nef'î"dir.

Şiirleri Yunus Emre şiirleri gibi, ilâhì tarzında bestelenen "meşk ortamlarında" ve "âşık meclisleri"nde çokca okunan ve her seviyede oldukça sevilen bir şairdir. Şiirleri çoğu kez, "Gâh giderim dershâneye ders okurum Hâk için / Gâh giderim meyhâne dem çekerim kime nem? /Sofular harâm demişler, bu aşķın şarâbına / Ben doldurum, ben içerim, günâh benim kime ne?" ve yine "Har içinde biten gonca güle minnet eylemem / Arabi, Fârisi bilmem, dile minnet eylemem" dizelerinin, nefes ve güzel türkülerinin sahibi, zengin Alevi-Bektaşı Edebiyatımızın,19. yüz yil büyük ozanlarından, Kul Nesimi'nin şiirleriyle, isim benzerliğinden olacak ki, karıştırılır.

Rivâyet edilir ki, katline fetva veren devrin softa müftüsü, insanlık dışı vahşeti keyifle ve zevkle seyredenlere, "Derisi yüzülürken, akacak necis kanının herhangi bir uzva değmesi hâlınde, şer'an o uzvun (!) kesilmesi lâzım gelir" tarzında ikâz ve fetvâsı olur. Gelin görün ki, Nesimi'nin canlı canlı yüzülen derisinden sıçrayan bir damla kan, fetvayı veren softanın parmağına gelir. Ahâlı döner "Hocam parmağınızı keser misiniz?" der. Softa Müftü vermiş olduğu fetvâdan hemen dönüş yapar ve kendi canına dokunduğundan, her devirde var olan ve islâm dininin basına belâ olan, bu tür zihniyetlilerin, her zaman baş vurdukları, "Necis kanın değdiği uzvu yıkarsanız" tevil yolununu seçer ve parmağını yıkar ve kendince güyâ şeriât'in hükmünü yerine getirmş olur.

Yunus, her dönemde ve günümüzde, islâma zarar veren bu tür sahte ve dini şekilde arayan dinci ve bağnaz yapılara, "Sufoyum halk içinde, tespih elimden gitmez / Dilim mârifet söyler / Gönlüm hiç kabul etmez / Görenler elim öper, tac ü hırkama bakar / Şöyle sanurlar beni, zerrece günâh etmez / Dışım derviş, içim boş, dilim tatlı, sözüm hoş / Illâ ben ettiğün,, dinin devşüren etmez"diye asırlar öncesinden seslenir..

O sahneyi can vermekte olan ve öldürüşü menkibevî bir hale dönüşen Nesimi'nin dilinden dinleyelim..Şiir dilinin kelimeleri biraz ağır da olsa, özellikle üçüncü beyitteki söyleyiş güzelliğine ve anlâmına bakmak ta fayda var....

Cânâ senden her ne kim gelse ciğerler ağrımaz

Hâk bilir bir nûş için bin niş vururlar ağrımaz

Seni sevmekten midir yoksa ayrıliktan mıdır

Vücûdum serta- kâdem binbir kıyarlar ağrımaz

Sofunun bir parmağın kessen, döner Hâk'tan kaçar

Gör bu gerçek âşıkı ki serâpâ soyarlar ağrımaz

Üç yüz altmış kitabı okutan anlamadı bu sırrı

Bu manidendir ki Mansur'u ber-dâr eder ağrımaz

Soyun ey Molla-yı sallâhlar Nesim'i âşıkın tenin

Bin çekiç vursanız dilâ- dilnâre titrer ağrımaz.