• ŞEpnolat üst

Bir zamanlar, bir Erzurum valisi

  • Büyükşehir-1

Birlikte görev yaptığım Erzurum'un bir eski Valisi iki kez milletvekili seçildiği ilinde AKP'e listelerinde yeniden yer almadığına görünce, (Gerçi ben de aday olduğum İyİ Parti'den listede yer alamadım) bu vali ile bir kitap hacminin boyutlarını aşacak yaşanmışlıklarımdan birkaç hususu ifâde etmek istedim. Bir vali olmaktan çok, bir siyasi partinin İl Başkanı gibi çalışıyordu. Parti mitinginde seçim otobüsünün üstünde ilk konuşan bu vali olmuştu. Bu vali Pulur Köy Enstitüsü'nden kalma ve benim de mezun olduğum İlıca Yavuz Selim İlköğretmen Okulu'na ait 680 dönümlük sulanan verimli araziyi tüm muhalefetime rağmen; Fetöcü vakfa israrla tahsisini sağlayan bir valiydi...Arazinin verilmesine karşı tavrım ve arazinin verilmemesi yönünde müfettişlerce düzenlenen raporlar karşısında, beni hizmet hareketinin karşısında olmakla ve gelecek cemaat hizmetini engellemekle suçlayan bir vali.

 

Üç yılı aşkın birlikte çalıştığım dönemde "Mobing" uygulamaları nedeniyle kendisini iki kez tazminata mahkum ettirmiştim. Görev ve yetkisini kötüye kullanmaktan idari ve cezai suç duyurularında bulunmuştum. Ama bağlı olduğu Bakanlıkça bir türlü soruşturma izinleri verilmemişti. Bir yıl süreyle makamına hiç adım atmamış, zorunlu resmî törenlerin dışında kendisiyle bir araya gelmemiştim. Sòzlü hiçbir istek ve talebini yerine getirmemiştim. Yazılı emir istemiştim. Son bir yılda bizzat vali tarafından imzalanması gereken tüm resmi yazışmaları özel kalemine zimmetle teslim etmiş, zimmetle teslim almıştım; düşünün.

 

Barış Terkoğlu ve Barış Pehlivan ikilisinin birlikte kaleme aldıkları ve bu vali'nin de genişçe yer aldığı "Mahrem" kitabı mutlaka ama mutlaka okunmalı. Fetö'nün kardeşinin ve yeğenin de içinde bulundukları Yetiştirme Yurdu'nda koruma altına alınan genç bir kız çocuğuna yönelik tecavüz rezaletinin ne olduğunu görmek için okunmalı. Ve rezaleti kapatmayan Yetiştirme Yurdu Müdürü ile kurumun diğer görevlilerine yapılan telkinlerin neler olduğu, görevlilerin niçin ve neden görevden alındıkları ayrıca irdelenmeli. Okulun arazisi Fetöcü vakfa verilirken, Fetò'nün kardeş ve yeğenınde içinde yer aldıkları koruma altındaki genç bir kıza utanç verici tecavüz rezaleti yaşanıırken ve tüm bunlar bilinirken, sorumluluğu yokmuş gibi Batı'da büyük bir ilin valisi yapıldı bu vali.

 

Güney Doğu'da bir büyük ilin valisi yapıldı bu vali. Yetmedi o ilde Büyükşehir Belediye Başkanı yapıldı bu vali. Halkın tepkisi sonrası Belediye  Başkanlığı'ndan istifa etmek zotunda kaldı bu vali. Ama ne hikmetse iki kez de milletvekili yapıldı bu vali. Tarım eski Bakanı ve bir Büyükşehir eski Belediye Başkanı sayın Ahmet Eşref Fakiba'nın bu valinin nasıl ve ne şekil kimler tarafından o şehrin Büyükşehir Belediye Başkanlığı'na taşındığına ilişkin açıklamaları ortada...Tüm bu nedenlerle bir muhtemel iktidar değişikliğinde hukuk önünde bir hesap vereceğini ümit ediyorum bu şanslı valinin.

 

Talimatlandırdığı vali yardımcılarını muhakkik tayin ederek açtırdığı uyduruk ve kurgulanmış soruşturmaların hiçbirinde ifâde vermemiştim. Hatta bir keresinde hiç olmayacak bir şekilde vali yardımcılığına vekalet eden bir ilçe kaymakamını muhakkik tayın edebilmişti. Bu usülsüzlüğü de reddetmiştim. Çünkü İl Müdürleri hakkında ancak bakanlık müfettısleri inceleme ve soruşturmalarda görevlendirilebilirdi. Bu valinin iki has yardımcısı da Fetö örgütü üyesi ve mensubu olduklarından görevden ihraç edilmişti. Kaymakamın da emin olmamakla birlikte ihraç edildiğini işitmiştim.  680 dönümlük sulanan verimli araziyi Fetöcü vakfa verenler ortada dururken, Fetò'nün kardeşinın ve yeğeninin rezaleti ortada iken Allah aşkına Fetöcü kim?

 

Bu vali'den önce çalıştığım sayın valiler; benim bu git ve gelmelerime müdahil olmadılar. Lehimde ve aleyhimde de olmadılar. Bu yönüyle kendilerine büyük saygı duyuyurum. Ben de kendilerine sıkıntı verecek işlemlere tevesül etmemiştim. Ama bu vali geldiğinin daha ilk haftasında siyasilere söz vermiş olacak ki; görüşmemizde "Ben seninle çalışmak istemiyorum" sözlerine; "Ben de sizinle çalışmak istemiyorum" demiştim. "Ama ben valiyim, ben de Milli Eğitim Müdürü'yüm. Aramızda makam farkı olsa da, neticede ikimizde devlet memuruyuz. Siz müşterek kararname ile ben de üçlü kararname ile atandım. Daha beni tanımadan böyle peşin hükümlü bir karara nasıl vardınız? Zamanla iş ve işlemlerimde bir hata ve bir ihmal görürseniz ilin valisi olarak Bakanlık'tan müfettiş talep edebilirsiniz" dediğimde büyük bir şaşkınlık yaşamıştı.

 

Karşısında evet efendimci türünde klâsik bir devlet memuru göreceğini sanmıştı. Zaman içinde çok yanıldığını anlamıştı. Zaten göreve geldiğinin kırkıncı gününde müfettiş talebinde bulunmuştu. Aramızdaki ipler de böylece kopmuştu. Bir görev alımında sonra yeniden görev dönmüştüm. Devlet adabı ve usül gereği göreve iademi kendisine nazikçe bildirmek istemiştim.. Fakat görüşme talebim kabul edilmemişti.. Daha sonraki göreve iade edilişlerimde ise ben de kendisine bir bilgi vermeden görevime başlama yolunu seçmiştim. 

 

Vali ile sıkıntılar yaşadığım süreçte beni en çok üzen kimi oda başkanı sivil kitle örgüt başkanları ile Akp'li bazı belediye başkanlarının (İki onurlu yönetici ve birkaç kişi hariç) valinin yönlendirmesi ve ifâde vercek isimleri belirlemesi ile aleyhimde ifade vermiş olmaları olmuştu. Bakanlık ve valinin ortaklaşa kurguladıkları bir soruşturmada, güya müdür olarak sivil kitle orgütleri ve kurumlarla ilişki kurmadığım, kopuk çalıştığım türünde bir soruşturma. Öğrenciliğimden itibaren Erzurum halkı ile hemhal olmuş, yöneticilik dönemimde de tüm sivil resmi kurumlarla iç içe olmuş biri olarak soyut bir iddia ile karşı karşıya kalmıştım. Bu yolla görevden alınmanın bir alt yapısı oluşturulmaya çalışılıyordu. 

 

Ancak bu basit ifadelere yargı itibar etmemiş ve  görülen davada geçersiz saymıştı. Bu kişilerle yıllarca arkadaşlığım, dostluğum, iyiliklerim ve birlikteliklerim olmuştu. Mağdur ve mazlum, ama hukuk önünde hak arayan, tahakküm karşısında eğilmeyen masum ve mert bir hemşehrilerinin yanında duracaklarına, valinin yanında yer almış ve ben hemşehrilerini satışa getirmişlerdi. Dadaş güçlünün yanında değil, haklının ve mazlumun yanında yer alan bir karekteri simgeler. Ama iki elin parmağı sayısında bu sentetik dadaşların, bu müfteri adamların ifadeleri elimde. İfadeleriyle kimler olduğunu değerli hemşehrilerime elbette paylaşacağım. Bu adamların tavırları yer yer anlattığım kurt ile demircinin köpeği hıkayesini yeniden anımsattı.

 

Memurların haklı endişelerle sustuğu bir dönemde sürülen, ünvanı elinden alınan, hapislere atılan ve yargılanan bir yönetici ve bir Erzurumlu olarak susmadım, cesaretle direndim ve ayakta kaldım. Haklı ve onurlu örnek mücadelem beni satışa getiren güya Erzurumlu ucuz beş on kişinin dışında, hem Erzurumlu hemşehrilerimin, hem de Türkiye kamu oyunun vicdanlarında yer bulmuştur.

 

AKP döneminde ve Fetö'nün el ustünde tutulduğu süreçlerde, en küçük bir mücadelenin kahramanlık sayılarak siyasette pirim yaptığı bu günlerde, bedeller ödenen ve vicdanlarda zemin bulan örnek ve ilkeli mücadelemi siyasette kullanma yolunu seçmedim. Eğitimci kişiliğimle, devlete sadakatla bağlılık terbiyemle, yarım asırlık yöneticilik tecrübemle, bilgi ve birikimimle yol almak istedim. Kültür ve değerleriyle yoğrulduğum ilim Erzurum'u siyaseten temsil etmek istedim. Fakat olmayınca olmuyor. Nasip değilmiş. Hakkımızdan hayırlısı bu diyelim.
Türkiye iyi ve güzel olacak.

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.