• ŞEpnolat üst

1939 Erzincan Depremi ve Nâzım Hikmet...

  • Büyükşehir-1

29 Aralık 1939 gecesi, son bin yilda Anadolu'da görülen en büyük depremle, Erzincan sarsıldı. Askerî kışlanın duvarındaki saat, depremin olduğu anı ve saniyeyi kaydedercesine, sarsıntı anında ve gecenin ikisinde durdu ve tıpki Erzincan gibi, sessizliğe gömülerek sustu.. 7.9 ölçeğinde ve şiddetinde gerçekleşen deprem sonucunda, Erzincan tarifsiz bir felâket ve acı yaşadı.

 

 

Hâfızalarda onarılmaz ve silinmez izler ve acılar bıraktı..32. Bin 962 kişi enkaz altında ve soğuktan hayatını kaybetti. 126 bin 720 bina taamen yıkılarak kullanılamaz ve oturulamaz hale geldi. Erzincan tâbiri câiz ise, hâk ile yeksân oldu. Deprem sonrası yeniden kurulan ve inşa edilen şehir, bugünkü yerine kuruldu.

 

 

Türk dilinin büyük şairi Nâzım Hikmet, dönemin şartlarında, ama yine de haksız biçilen, 30 yıllık hapis cezâsını çekmek üzere hapishânededir. Böylesi târifsiz ve anlatılması güç felâketi, kelimelerle resmedercesine nâkışayan ve mısralara döken ve ''Kesemden verceğim bir şeyim yok, yüreğimden vereyim'' dediği "Kara Haber" başlıklı kederli, ama müzikal akışlı enfes şiirini yazdı.

 

 

Sanki depremi bizzat yaşamış ve hayâtta kalabilmış gibi, kaleme aldığı, eşsiz anlâtımlı ve duygu yüklü bu ağit türü "Kara Haber" şirini, şiir sever dost ve arkadaşlarımla paylaşmak ve yaşanmış bir felâketi hatırlatmak istedim.

 

 

 

Kara Haber

 

 

Erzincan'da bir kuş var

Kanadında gümüş yok

Gitti yarim gelmedi

gayrı bunda bir iş yok.

Oy dağlar dağlar, dağlar...

Aldı ellerine kanlı başını

Karın ortasında Erzincan ağlar...

O ağlamasın da kimler ağlasın

 

 

Kar yağar lapa lapa

tipidir gelir geçer...

Yan yana sırt üstü yatan ölüler

akşam olur tandıramaz

ateşini yandıramaz

 

 

Gün ağarır şafak söker

kimsecikler gitmez suya

ezilmiş başlarıyla ölüler

vardılar uyanılmaz uykuya

 

 

Ses edip geceye beyaz taşından

kışlanın saati çaldı ikiyi.

Ne çabuk lahzâda bitti yaşamak

Kimisi altı aylık,

kimisi sakalı ak,

kimi on üç, on dört yaşında;

kimi yola gidecek

kimisi mektup bekler

yan yana, sırt üstü yatan ölüler...

 

 

Yayıkta yağ vardı, dövülemedi,

akpeynir torbaya koyulamadı,

hasret gitti ölüler

dünyaya doyulamadı...

 

 

Uyanıp kaçamadılar,

kuş olup uçamadılar

açıldı kuyular, kimse inemez

Erzincan Beygiri rahvandır amma;

ölüler ata binemez.

yan yana, sırt üstü yatan ölüler...

 

 

NÂZIM HİKMET